Ersan Kınık Sultanlar Ligi’nde ilk 7 haftayı geride bıraktık. Sezona fırtına gibi başlayan ve önemli rakipleri karşısında zorlanmadan kazanan Fenerbahçe, set kaybeden 6’da 6 yaparak geldiği 7. haftada VakıfBank engeline..
Ersan Kınık
Sultanlar Ligi’nde ilk 7 haftayı geride bıraktık. Sezona fırtına gibi başlayan ve önemli rakipleri karşısında zorlanmadan kazanan Fenerbahçe, set kaybeden 6’da 6 yaparak geldiği 7. haftada VakıfBank engeline takıldı.
Lige 3-0’lık Galatasaray mağlubiyetiyle başlamasının ardından Kuzeyboru’ya da 1 puan kaptıran VakıfBank, hızlı bir şekilde toparlanarak zorlu rakibi Fenerbahçe karşısında galibiyeti buldu.
Şüphesiz bu galibiyet VakıfBank için oldukça önemli olsa da Fenerbahçe’nin, ligde mutlak favori olduğu gerçeği de hala bir kenarda duruyor. Kritik git-gellerin olduğu maçta ufak detaylar kırılma etkisi yarattı. Ayrıca sarı-lacivertlilerin oldukça zor bir fikstürden çıkarak buraya gelmesi, Melissa Vargas’ın sakatlığının üstüne ilk setin kritik anındaki hakim hatasının da maçın sonucuna etki ettiğini unutmamak gerek.
Elbette Fenerbahçe açısından bahanelerin hiçbiri, özellikle hakem hataları kısmı önemli değil zira söz konusu hatalara rağmen 1-0 geriye düştüğün karşılaşmayı 2-1’e getirmene karşılık yeniliyorsan hakemleri konuşmak lafügüzaf. Evet çünkü aynı pozisyonun hemen öncesinde Fenerbahçe avantaj topunu Drca’nın Gizem Örge’ye?? pas çıkarıp da avantajı VakıfBank’a kaptırdığı anda seti kaybetmişti.
Ancak skora etki etsin ya da etmesin böylesi korkunç hakem performansları için ayrıca parantez açmak da gerekiyor artık.
Kimse kusura bakmasın ama, gün ışığında sokağa çıkmış bir yarasanın bile görebileceği kadar net bir pozisyonda banttan dönen topu göremiyorsan ve birebir aynı pozisyon maç içinde tekrar yaşanıyorsa, hakem hatalarını konuşmamız kadar normal bir durum olamaz.
Pozisyona uzak olsa ya da ilgili pozisyon maç içerisinde bir kez yaşanmış olsa insanlık halidir, anlık bir hatadır denilebilir. Ancak Sultanlar Ligi’nde görev yapan A Klasman bir hakemin böylesi basit bir hatayı 2 kez tekrarlamasının sözcüklerle açıklanabilir bir tarafı olduğunu düşünmüyorum.
Üstelik ilk setteki hata, skorun 22-20 gibi kritik olduğu bir anda meydana geliyor. Skor 20’li hanelere geldiğinde 1 sayının bile ne kadar önemli olduğunu ifade etmeme gerek yoktur herhalde. İlgili hata için düdük çalınsa 22-21 olacağı yerde skorun 23-20’ye gelmesi, ilk seti bitiren ve mağlubiyete doğrudan etki eden bir hata olarak karşımızda duruyor.
Benzeri diğer hatanın, set sonucuna önemli bir etki etmemesini, hakem için büyük bir şans olarak değerlendiriyorum.
Hakem kararlarıyla ilgili olup da hakemlerle ilgisi olmayan en önemli husus da topun çizgiyi geçip geçmediği ile ilgili alınan GDS’lerde karşımıza çıkıyor.
Yalnızca hakemlerle ya da ligimizle ilgili değil, şahin gözü sisteminin olmadığı uluslararası organizasyonlarda dahi benzeri bir uygulama söz konusu.
Top çizgiyi geçti mi, geçmedi mi? Dünyanın en net konularından biri olsa gerek. Çizgi belli, çizginin rengi belli, top belli, topun çapı belli, görüntünün açısı belli. GDS incelemesinde bir hakemin, topun çizgiyi geçip geçmediğini doğru bir şekilde değerlendirememesi için, topun gerçekten de çizgiye en fazla 1-2 mm temas etmesi gerekli ki hakem bu pozisyonu görememiş / yanlış değerlendirmiş olsun.
Demek ki bahsedilen konuda ilgili hatalar hakemler tarafından değil, hakemlere gönderilen “kural budur” doğrultusunda yapılıyor. Bakınız, konu çok açık ve net. Tane tane ifade etmek istiyorum.
Futbolda da böyle voleybolda da böyle. TOPUN TAMAMININ ÇİZGİYİ GEÇMEDİĞİ DURUMLARDA, TOP OYUN ALANI İÇİNDEDİR.
Top dediğimiz cisim nedir? Yuvarlak bir dairedir değil mi? O halde bu topun varlığı, neden sadece yere temas eden tabanı olarak değerlendiriliyor? Buna bir cevap yok.
Daha da net olsun diye kırmızı çizgilerle çektim. Top, fiziki anlamda çizgiye temas etmiyor diye bu pozisyona dışarıda kararı vermenin hiçbir şekilde izah edilebilir bir tarafı yok. Şahin gözüne göre topun neredeyse %20’sine yakını hala içeride. Şahin gözüne de gerek yok GDS’de baktığımızda da top bariz bir şekilde içeride ama hakemler topun tabanı dışarıda olduğu için bu pozisyona OUT kararı veriyor ve bu durum neredeyse oldukça kanıksanmış, kimse yeteri kadar itiraz etmiyor bile. Üstelik bu pozisyon, VakıfBank-Fenerbahçe maçının 3’üncü setinde Fenerbahçe’nin 21-18 önde olduğu sırada yaşanıyor.
Bir diğer benzeri örnek de 5. Hafta oynanan Beşiktaş – Aydın BBSK maçının ikinci setinde, Beşiktaş’ın 14-20 geride olduğu pozisyonda yaşandı. Görüntüden de anlayacaksınız bu pozisyon, yukarıda örnekte verdiğim pozisyondan çok daha zor ancak bu pozisyonda da topun tamamı, oyun alanını terketmiş değil. Şahin gözü teknolojisi kullanılsa bu topun da içeride olduğuna yönelik karar çıkacaktı.
Göz göre göre ısrarla yanlış bir uygulamadan kaynaklı hatalı kararlara neredeyse her hafta imza atılıyor. Sahada alın teri döken, emek veren voleybolculardan, tüm teknik ekibe kadar herkes için korkunç bir haksızlık bu durum.
Bu köşedeki ilk yazıma bu kadar çok olumsuzluktan ve pürüzlerden bahsederek başlamak istemezdim ama maalesef birilerinin bazı yanlışları da dile getirmesi gerekiyor.
Mesela “Çok amaçlı” salonlar? Adından da anlaşılacağı üzere oldukça kullanışlı olan bu salonlar, voleybol, basketbol, hentbol gibi çeşitli salon sporlarının oynanmasına olanak sağlıyor. Bu elbette bütçe açısından müthiş avantajlı bir şey. Ancak Sultanlar Ligi’nde bu salonların kullanılması ne derece doğru? 1. Lig ve 2. Lig için oldukça normal, bütçelerin bariz bir şekilde düşük olduğu, takımların zor şartlar altında spor faaliyetlerini icra etmeye çalıştığı liglerde normal. Ancak Sultanlar ligi gibi bir ligde, seyircinin gözlerini adeta kör eden, seyir zevkini diplere çeken, çizgilerin birbirine girdiği salonların kullanılmasına izin verilmesini, bu durumun kesinlikle ligin kalitesini aşağıya çeken bir unsur olarak değerlendiriyorum.
Sıkışık fikstür meselesine değinmek bile istemiyorum. Tüm haftayı tek bir güne sığdırıp, önemli derbileri saat 13.30’a, Salı gününe koymak gibi hiçbir şekilde izah edilemeyecek uygulamalar daha ne kadar sürecek belli değil.
Evet Türk voleybolu özellikle son 4 senede muhteşem bir ivme ve ilgi yakaladı, Türkiye Voleybol Federasyonu’nun bu süreçteki katkısı yadsınamaz, çok iyi işler çıkardı ama daha da ileriye taşınması için bazı uygulamaları da değiştirmenin vakti geldi artık.
Daha fazla karamsarlığa sürüklenmeden voleybol konuşmaya dönmek istiyorum.
Özellikle son hafta adeta bir orta oyuncu resitali izledik. Bunun için Berka Buse Özden ve Emily Maglio’ya bir teşekkürü borç bilirim. Berka Buse Özden, 11’i blok 15 sayı ile, Emily Maglio ise 7’si blok tam 32 sayı ile başarılması zor birer rekora imza attılar. Emily Maglio’nun başarısında Dilay Özdemir’in katkılarını da unutmamak gerekiyor. Bir orta oyuncuya maç boyunca 38 kez hücum yaptırmak şahane bir istatistik.
VakıfBank-Fenerbahçe maçına dönecek olursak, maçın şüphesiz yıldız ismi Marina Markova oldu. Hücumda alışık olduğumuz etkili oyununun yanına servis karşılamadaki başarısıyla da müthiş bir smaçör performansı gösterdi.
Ana Cristina’nın yanı sıra Meliha’nın servislerde aksamasının yanına Drca’nın yetersiz performansının da eklenmesiyle Fenerbahçe, zorlu rakibi karşısında 4. Sette dağıldı ve VakıfBank maçı kopardı.
Fenerbahçe’deki pasör krizi, ise yılan hikayesine dönmüş durumda. Naz Aydemir Akyol’un kaybı hala daha doldurulabilmiş değil. Sarı-lacivertlilerin, Macris ile başlayan yabancı pasör sevdasından vazgeçip yetenekli bir yerli pasörle yoluna devam etmesi zorunluluk haline gelmiş durumda.
Marco Fenoglio ise şu ana kadar gerek oyuncularla gerek taraftarla iletişimiyle, oyuna müdahalesiyle Fenerbahçe aradığı hocayı bulmuş gözüküyor. Oldukça kısa bir süre içinde taraftarla bu kadar çabuk bütünleşen ve sahiplenilen bir hoca gördüğümü hatırlamıyorum. Arina Fedorovtseva’nın da eksikliğine rağmen ortaya çıkan oyun bir kez daha gösteriyor ki Fenerbahçe bu yıl Sultanlar Ligi’nin en büyük favorisi. Şampiyonlar Ligi’nde bir kaza yaşamazlarsa final göreceğine de kesin gözüyle bakıyorum.
Hocanın ve oyuncunun aynı anda mutlu olduğu mental olarak güçlü bir takımın durdurulabilmesi imkansız gibi bir şey. Kenardaki hocanın tavrı, maçın gidişatını belirler. Takımda işler yolunda gitmediğinde sinirlenip oyuncu ağlatan Terzic’in, canı sıkıldığında taktik tahtası parçalayan Guidetti’nin tavırlarının oyunculara hiçbir şey katmadığı, aksine demoralize edip oyundan düşürdüğü Da Vinci’nin sırrı değil. Fenoglio oyuncularıyla iletişimi çok iyi bir şekilde tutturmuş, devamını da getirirse Sarı Melekler, hasretini çektikleri Şampiyonlar Ligi Kupası’na uzanmaya hiç olmadıkları kadar yakın.
Eczacıbaşı Dynavit ise 18 puanla ligde 2. Sırada yer almasın karşılık, işlerin pek de yolunda gittiği söylenemez. Büyük beklentilerle transfer edilen Kathryn Plummer’ın sakatlık nedeniyle kadro dışı kalması, (ancak buna karşılık sosyal medyadaki paylaşımları) taraftarları iyiden iyiye kızdırmış durumda. Yine yeni transfer edilen orta oyuncu Dana Rettke’nin, file önünde yeterli blok performansı gösterememesi, bir diğer yeni transfer Anna Nicoletti’nin Aydın BBSK karşısında dahi Boskovic’in yerini doldurmaması ve oyundan çıkması çeşitli sıkıntıların sinyalini veriyor.
Son zamanlarda gördüğüm en şanssız takımlardan biri ise Zeren Spor olabilir. Müthiş beklentilerle başladıkları ligde öyle kötü bir fikstürle karşı karşıya kaldılar ki, ilk 4 hafta galibiyet yüzü göremedi.
İlk hafta Beşiktaş, daha sonra sırasıyla Eczacıbaşı, Galatasaray ve VakıfBankla karşılaşan Zeren Spor, lige 4’te sıfıra başlasa da, 5. Hafta Aras Kargo galibiyetiyle bu talihsiz seriyi kırdılar ve 3 maçın 3’ünü de kazandılar. Takım her geçen gün daha da bir oturmuş, daha da bir takım görüntüsünü veriyor. Özellike 6. Haftadaki başa baş giden Kuzeyboru maçında Aleksandra Uzelac ve Şeyma Ercan galibiyette çok önemli rol oynadılar, takımın geleceği parlak gözüküyor. Seyirci desteği de gerçekten muhteşem. Zeren taraftarları, maçın seyir zevkini adeta 2 katına çıkartıyor.
Lige beklendiği gibi iyi başlayan Kuzeyboru, 7 haftada 13 puan toplayarak ligin 6. Sırasında yer alıyor. Bu yıl tarihinde ilk kez Avrupa Arenası’nda mücadele edecek olan Kuzeyboru, Hırvatistan ekibi Dinamo Zagreb karşısında 3-0’lık galibiyet elde etti.
Fenerbahçe’de oynadığı yıllar performansı yetersiz görülen Rus pasör çaprazı Anna Lazareva ise, Kuzeyboru formasıyla şahane işler çıkarıyor. Kuzeyboru formasıyla Sultanlar Ligi’nde çıktığı 7 maçta 159 sayı üreten Lazareva, set başı 6,11 sayılık performansıyla ligin en skorer oyuncuları arasında yer alıyor. Lazareva’nın en büyük artısının tekniği olduğunu düşünüyorum. Klasik güçlü pasör çaprazlarına kıyasla fiziksel dezavantajını, tekniğiyle çok iyi kapatıyor, gördüğü hiçbir boşluğu affetmiyor.
Margarita Kurilo da gerek hücumdaki yetkinliğiyle, gerekse servis karşılamadaki şahane performansıyla Kuzeyboru’yu taşıyan isimler arasında yer alıyor ancak Kuzeyboru’nun hücum çeşitliliğini artırması ve orta oyuncuları hücuma daha fazla dahil etmesi gerekiyor.
Geride bıraktığımız ilk 7 haftanın ardından ideal ilk altım ise şu şekilde:
Britt Bongaerts – Tijana Boskovic
Marina Markova – Margarita Kurilo
Zeynep Sude Demirel – Nasya Dimitrova
Gizem Örge (L)
Yazının Şahin gözü ve GDS arasındaki çelişki başlıklı bölümünde, oyun kuralına ilişkin eksik ve yanlış bilgiden kaynaklı hatalı ifadelerim yer almıştır.
Voleybol oyun kurallarına göre Dahil top, yani oyun içindeki top, voleybol oyun kuralları kitabının 8.3 sayılı maddesine göre şöyle tanımlanmıştır:
“Topun bir kısmı, zeminle temasının herhangi bir anında, sınır çizgileri de dahil olmak üzere oyun alanına temas ediyorsa bu top dahil toptur”
Eksik bilgi kaynaklı ifadeler nedeniyle değerli okurlardan özür dilerim.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.